Maltepe Masaj Salonu Hizmeti – Masör Ece
Maltepe Masaj Salonu Hizmeti  – Masör Ece
Maltepe Masaj Salonu onun bu tutumu ÅŸaşırttı beni. İnsanların ruhunu, kasaptan et alıyormuşçasına bir alışveriÅŸe mevzu etmenin rezaleti, sanki kendisini çırılçıplak soyuyorlarmış gibi geliyordu Zaza’ya. Benim için böyle bir ÅŸey söz konusu deÄŸildi. Ben, kendi ekmeÄŸimi kazanacaktım. Özgür olacaktım. Oysa Zaza’nın ailesine göre, bir kız ya evlenir, veya rahibe olurdu. “Bekârlık, Tanrının gözünde geçerli bir iÅŸ deÄŸildir” der dururlardı. Zaza, geleceÄŸinden ürkmeye baÅŸladı.
Geceleri uyku tutmaz olmuÅŸtu kızı. Gecenin yansında kalkar, tepeden tırnaÄŸa kolonyalarla ovardı her yanını. Sabahlan da, ayakta durabilmek için fincan fincan kahveyle beyaz ÅŸarap içerdi. Bana bu durumundan söz ettiÄŸi süre, Zaza hakkında bilmediÄŸim bir çok ÅŸey bulunduÄŸunu fark ettim. Ailesinin görüşlerine karşı direnmesinde destekledim Zaza’yı, bu nedenle şükran duyuyordu bana. Tek müttefiki bendim. ^ biz de pek çok ÅŸeyin tiksindirici, iÄŸrenç olduÄŸuna inanıyor, özgürlüğe ve mutluluÄŸa eriÅŸmeyi istiyorduk.
Farklı görüşlerimize raÄŸmen, vakalara, durumlara tepkilerimiz aynı çerçeve içinde geliÅŸtirdi. Babam, oyuncu arkadaÅŸlarının birinden, Odeon’daki bir matine için iki davetiye almıştı. Bizlere verdi. Paul Fort’un VI. Charles oyununu oynuyorlardı. Zaza’yla baÅŸbaÅŸa locada buluverince kendimi, pek sevindim. Üçüncü zil verildi. Perde açıldı.
Maltepe Masaj Salonu
Maltepe Masaj Salonu ağır bir melodram seyretmeye koyulduk. Birinci perdenin sonucunda, Charles delirdi. Gözleri yuvalarından uÄŸramış, anlaşılmaz bir monologa kapılmış, sahneyi dört dönüyordu. Onun çMaltepelığı kadar yalnızlıkla yoÄŸunlaÅŸan, karanlık bir umutsuzluÄŸa dalıp dalıp gittim. Zaza’ya baktım şöyle bir; yüzü bembeyazdı. “EÄŸer hep böyle gidecekse, yanda bırakıp çıkalım” dedim. Kabul etti. Ikinci perde açıldığında, üzerinde bir gömlekle kalmış olan Charles, maskeli ve kukuletalı adamların elinden kurtulmaya çalışıyordu. Locadan çıktık. Yer gösteren kadın yolumuzu kesti. “neden gidiyorsunuz?” diye. “Çok korkunç” dedim.
Hanım gülmeye baÅŸladı. “fakat gerçek deÄŸil ki, ÅŸekerim” dedi. “Oyun bu.” bizler de biliyorduk oyun bulunduÄŸunu, gene de korkunç bir ÅŸeyler olduÄŸunu sezinliyorduk. Zaza’yla anlaÅŸmam ve onun bana yol gösteren görüşleri, beni büyüklerden kurtardı ve kendimi kendi gözlerimle görmemi saÄŸladı. Ancak, daha hâlâ büyüklerin yargısına ne denli baÄŸlarımlı olduÄŸumu belirleyen bir vaka oldu. Bu vaka, hiç beklenmedik aniden, tam dileÄŸimce, gönlümce yaÅŸamı sürdürmenin keyfina varmaya baÅŸladığım bir sırada oldu. Her hafta meydana getirdiÄŸim ÅŸeklinde, o hafta da Latince kitabından kelimesi kelimesine çeviri ödevimi yaptım.
Aslının karşısındaki boÅŸ yere yazdım. Sonrasında da, bu çeviriyi “Fransızca anlatıma” aktarmak zorundaydım. Benim çevirdiÄŸim parça, edebiyat kitabımın Latin edebiyatı kısmınde çevirisi olan bir bölümdü. Ve öylesine mükemmel bir çeviriydi ki, onunla karşılaÅŸtırdığım vakit, aklıma gelen tüm sözler, bütün deyimler hantal, yapma ve kaba kalıyordu. Anlam yönünden bir hatasım yoktu; iyi not alırdım bu çeviriden, daha da ötesini istemiyordum; ne var ki mevzunun kendisi, cümlelerin yapısı, belirli bir doygunluk gerektiriyor, parça beni iyi çeviri oluÅŸturmaya zorluyordu. Her cümlenin muhteÅŸem olması gerekti. Benim bulduÄŸum sözlerle, kitaptaki ideal örneÄŸi baÄŸdaÅŸtırmak olanaksız görünüyordu. O süre oturdum, kitaptakini aynen kopya ettim. Abbe Trecourt’un derslerinde bizi hiç bir tek bırakmazlardı. Kadın öğretmenlerden biri, pencerenin yanındaki bir masaya oturur, bizi gözlerdi.
Son yorumlar